Mustafa Armağan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mustafa Armağan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Aralık 2016 Pazartesi

Geri Gel Ey Osmanlı

         Necip Fazıl KISAKÜREK, 1969 yılında yazdığı bir yazıda "Arsadaki odun yığınının gizli bir köşesinde tek bir kıvılcım noktasıyız biz!" demiş ve şöyle sürdürmüştü sözlerini: "Odunların üstüne, yıllardır ve asırlardır yağmadık yağmur, düşmedik kar kalmadı. Onları küf basmış, pas yutmuş, rutubet bürümüş; üstelik Garp dünyasının bütün kanalizasyonları bu odunların üzerine akmıştır. İşte arsadaki böyle bir odun yığının gizli bir köşesinde tek bir kıvılcım noktasıyız biz! Biz ki, onun gizli bir köşesinde tek ve son kıvılcım noktasıyız, onun nasıl yakar,tutuşturur, alevlerle sarabiliriz?"
         Bu gün ne mutlu bizlere ki, kıtalara gölge salan Osmanlı ormanı'nın kesilip metruk bir arsaya atılmış son odun yığını içinde hangi bereketli duanın eseri olarak kaldığını bilemediğimiz o son kıvılcımın nasıl bir yangına dönüştüğüne şahit oluyor ve gelecek adına umutlanıyoruz. Lakin o yitirdiğimiz orman nasıl bir şeydi, neye benziyordu? Ormanın ruhu üç kıtaya hangi sırlı yollardan dallarını uzatmış, gölgesinde 72 milleti bir insanlık bahçesi içinde hangi iksirle yaşatabilmişti? Osmanlı sevinci bir daha yaşanabilir, bir başka değişle Osmanlı geri gelebilirmiydi?
         İşte Mustafa ARMAĞAN Geri Gel Ey Osmanlı'da bize yanlız tarih anlatmakla kalmıyor; bir yandan tarihi bugüne doğru çekerken, bugünü de tarihe aşina kılmaya çabalıyor. Osmanlı'ya dönüş, ona göre Osmanlı'nın tekrar var edilmesi gibi zamanın dışına çıkmayı teklif eden bir çağrı değil; Osmanlı'nın bıraktığı ruhla onun yarıda bıraktığı ve ondan sonra üzerimize borç kalan misyonu bugünkü şartlarda devam ettirmeyi kastediyor.
      Mustafa Armağan'ın kitaplarını buldukça okumaya çalışırım. Anlatım ve tabir yönünden çok açıklayıcı eserlerle karşımıza çıkan usta bir yazar olduğu görüşündeyim. Eğer sizde bir kitabını okuduysanız benimle aynı fikirde olmamanız kaçınılmaz. Bu kitabı okumaya başladığımda konunun sadece Osmanlı Devleti ve onun sosyo kültürel yapısı üzerinde bir çalışma olacağı görüşündeydim. Beni yanılttı hemde fazlasıyla. Öyle ki sayfalar arasındaki anlatımlar günümüz olaylarına öyle bir ışık tutuyor ki, tarihin tekerrür ettiğini ve bu nedenle karşılaşılan devlet sorunlarının Osmanlılarda nasıl akıl ve bilimle çözüldüğünü an ve an ortaya koyuyor. Pek tabii bunları okudukça insan GERİ GEL EY OSMANLI demeden yapamıyor. 
     Baştan söylemeliyim ki kitap aslen bir tarih kitabı gibi değil. Ne konuları ne dili ne de anlatımıyla tam bir gerçekleri öne sürme, asıl Osmanlı'yı tanıtma ve bu konuda bilgilendirme kitabı niteliğinde bir eser. Okullarda ne yazık ki 300 yıldır gerileyen bir tarihin mirasçıları olduğumuz anlatıldı çoğu zaman. Ancak birde her anı zaferle kuşatılmış şanlı ve güçlü bir 300 senemiz daha var Osmanlı Devleti'nde. İşte yazar bizlere sadece malup bir Osmanlı'yı değil kutlu bir devleti, aslımızı,özümüzü anlatıyor bu kiabında. Yazarın kitabında anlattığını bir metinle örneklendirmek gerekirse, yazar şöyle diyor: "Mesela Karlofça Antlaşması, bize daima bir utanç sayfası olarak okutuldu kitaplarda. Oysa Reisülküttap Rami Mehmet Efendi, galip kutsal İttifak karşısında hiç de yenik bir devletin diplomatı gibi diz çökmemiş, yalvar yakar olmamıştı, aksine, Osmanlılık şeref ve namusunu sonuna kadar korumak için mücadele vermişti Karlofça'da. Öte yandan biliyorsunuz Lozan'ın zafer olduğundan övgüyle söz edilir. Oysa Lozan'da mağlup yunanlılardan Anadolu'daki zulümlerinin, yaktıkları kasaba ve şehirlerin, katliama tabi tuttukları masum insanlarımızın tazminatını dahi alamamış, böylece en azından onları tarihin  gözünde suçlu konumda bırakacak en değerli kozu elimizden kaçırmışızdır."
       Kitabın genel anlatımı itibariyle gerek iç gerek dış mihraklarca olsun Osmanlı'yı yıkma onu karalama ve kötüleme propogandası hala mevcut bir şekilde cereyan etmekte olduğunu görüyoruz. Bu şuan ki Türkiye Cumhuriye'ti içinde geçerli bir  durumdur. Yazarın bahsettiği de işte bu durumlardır.İster Osmanlı olsun İster Türkiye değişen sadece isim ve bizler Atalarımızdan miras aldığımız bu toprakların yılmaz neferleri olarak dostumuzu ve düşmanımızı bilerek vatanımızı daha ileriye taşımalıyız. Bu kitabı okuduktan sonra eminim sizlerde bir çok yönden Geri Gel Ey Osmanlı diyerek içinizdeki o Osmanlı ruhunu kalplerinizde hissedeceksiniz.
      Kitap bana göre gerçekten okunması gereken bir kitap. Satış fiyatı 16,50tl bazı internet sitelerinden de daha uygun bir fiyatla bulabilirsiniz. Şimdiden iyi okumalar.  

10 Aralık 2016 Cumartesi

Davasına Adanmış Bir Ruh

Dokuzuncu Osmanlı padişahı olarak 1512 yılında tahta geçen ve 8 yıllık hükümdarlığı süresince Osmanlı Devleti'ni maddi ve manevi olarak asırlarca ayakta tutacak sağlıklı bir bünyenin temellerini maharetle döşeyen Yavuz Sultan Selim Han'ı hiç böyle okumadınız. Fatih'in kalem ve kılıç örsünde dövdüğü, Beyazid'in sabır ateşinde şekillendirdiği bu altın zincirin halkaları nihayet Yavuz'un usta ellerinde titizlikle işlenmiştir. Mustafa Armağan, Osmanlı'yı yeniden kuran sıradışı sultan, zamanın İskender'i şarkın fatihi Yavuz Sultan Selim'in hayatını bilinmeyen yönleriyle Yavuz Sultan Selim Han kitabında anlatıyor.
 Nasıl anlatsam bilmiyorum. Hani bir laf vardır "Anlatılmaz yaşanır" diye işte bu kitap da tam o türden bir başyapıt. Kitabın o kadar harika bir anlatım tarzı var ki okuduğunuz sanki bir kitap değilde size tam anlatımıyla bir tarih belgeselini çağrıştırıyor. Yavuz Sultan Selim Han'ın yaşanmış gerçek hayat öyküsünü birde bu kitapla tadın derim. Konular ve anlatım birebir belgelerle desteklenmiş durumda. Yanlış bir tabir olmazsa her sayfada gerçek tarihimiz var diyebilirim. Gerçek tarih diyorum çünkü kimi tarih kitaplarında dayatılmış basma kalıp anlatımlar mevcut ve bu makale tarzı üslup artık hiç bir genç okurun ilgisini çekmiyor. Mustafa Armağan bu kitapta bir ilke imza atmış.Anlatımı açık net ve okuyucunun anlayacağı düzeyde sade yaparak okuyucuyu sıkmadan bilgileri kişinin beynine resmen nakşediyor. Anlatımlarını belgelerle desteklerken  "bunları her sayfanın altında ayrıntılarıyla bulabilirsiniz." örnek alınması gereken ünlü zatların sözleriyle de perçinlemiştir. Her bölümde Abdülhak Hamid, Arif Nihat Asya, Yahya Kemal,Hoca Saadettin Efendi gibi nice yazar ve düşünürlerin sözleri ve hatta Yavuz Sultan Selim'in çok önemli sözlerini de kaleme alınmıştır.
     Tarih her zaman anlatıldığı gibi değildir. Söz uçar yazı kalır demiş atalarımız. Bu eserde de görüyoruz ki anlatılanlar yazıya dökülmüş birer tarih belgesidir. Bildiğimiz gibi Yavuz Sultan Selim Han'ın Şarkın fatihi oluşunda ki o kutlu yolda yanında can dostu Hasan Can'da bulunmaktaydı. Ve Hasan Can Sultan Selim hakkında nice yazılar yazmış nice günlükler tutmuştur. Tüm bu tarihi belgeler ışığında kitap söylediğim üzere tam bir tarihi belgesel tadındadır.   
     Tarihe karşı bir merakınız ve ilginiz varsa bu kitapla başlayın derim. İnanın ne zamanınız ne de paranız boşa çıkacak. 
     Kitabın satış fiyatı 18,50tl. Daha uygun fiyatlı olarak bazı kitap satış sitelerine de bir göz atabilirsiniz. Şimdiden iyi okumalar diliyorum.